Mühendis olma hayalinden anneannesinin ve kendinin sağlık sorunlarına çare bulmak istemesinden dolayı tıp okumak için vazgeçer. Bruno Aires Üniversitesi'nde tıp eğitimi almaya başlar. O dönemdeki yakın arkadaşı Alberto Granada ile Güney Amerika gezisine çıkarlar. Bu yolculuk sırasında zengin ve fakir arasındaki adaletsizliği net bir biçimde görmesi hayatında bir dönüm noktası oluşturur. Arkadaşı Alberto ise bu durumu ; '' bir hastanın doktoru olmaktansa, toplumun doktoru olmayı tercih etti'' sözleriyle anlatıyor.
Che Guevara bu adaletsizliği bozmak
için tek yolun sosyalizm olduğunu düşünüyordu. Diplomasını aldıktan sonra Guatemala
ya gitti buradaki rejimin CİA destekli bir hareket sonucu yıkıldığını gördü.
O dönemlerde Fidel Castro, muhalefet
partisinin başındaydı ve orduya karşı düzenlediği saldırı sonucu hapse atıldı
daha sonra Meksika'ya sürgüne gönderildi. Bu arada Che Guevara ile tanıştı ve
bir süre sonra Che Guevara da Fidel Castronun Küba yı yöneten Batista rejimi
yıkma konusunda ki davasına katıldı.
Askeri dehasını kullandığı gerilla
taktiği ile göstermiş ve Batista yönetimine karşı açtığı savaşı 2 yıl sonunda
kazanarak Küba Devrimi'nin başlamasında önemli bir pay sahibi olmuştur. 1959
yılında devrimci mücadele kazanıldıktan sonra Che savaş suçlularını yargılama
görevine başlar ve 55 kişinin infaz edilmesi kararını verir. Bu karar sonrası
bazı kesimler Che'nin cani bir lider olduğunu savunmaya başladılar. Bazıları
ise bu kararı vermesi gerektiğini, onun çok adaletli ve insaflı olduğunu
düşünmekteydi.
Castro tarafından yurt dışı görevinlerine
gönderilmiş ve çok başarılı olmuştur. Fikirleri bir çok isyancıya ilham kaynağı
olmuş ve komünizm politikası çoğu ülkeye yayılmaya başlamıştır. Gerilla
savaşlarını başlatmak için Kongo ve Bolivya seyahatleri sırasında CİA ve
Bolivya ordusu tarafından yakalanmış ve infaz edilmiştir.
Ölümünden sonra bile barışın ve adaletin
simgesi olmaya devam eden Che Guevera devrimci ve sosyalist ruhun en önemli
kahramanlarından da birisi olmuştur.