Cinsellik fizyolojik bir yapılanmanın üstünde yer almış, kültürel içerikten oluşmuş, şekil almış bir kültürel davranış olduğu yönündedir. Cinselliğin temeli, ait olduğumuz canlılar aleminin hemen hepsinde görülen içgüdüsel olarak tanımladığımız bir güdüden hareket etmektedir. Yani hayvanlarda da bu sistem tamamıyla dürtülerden yani güdülerden meydana gelmektedir.
Cinsiyet ne kadar fizyolojikse, cinsellik de o kadar kültüreldir. Dolayısıyla, cinselliğin ortaya çıkması içgüdüsel olarak kabul edilmekle beraber, cinselliğin ortaya çıkış biçimi, insan yaşamı içinde yer alışı, ne zaman, ne şekilde ve nasıl olacağı bireyin yaşadığı kültür kompleksinin öngördüğü kural ve yapılanmaların yönünde gerçekleşir.
Konuyu kısaca ve bütünüyle özetleyecek olursak, biyolojik kökenli bir kavram olan kadın ve
erkek sözcükleri, bireyin cinsiyetini, kadınlık ve erkeklik sözcükleri ise
bireyin cinsel kimliğini temsil eden kavramlardır. Cinsel rollerin oluşması ve
kazanılması bireyin biyolojik yapısı ile toplumsal adet ve geleneklerin etkisi
ile olmaktadır. Örneğin, kadının çocuk doğurması biyolojik yapı, çocuk bakımı
ise kültür ve toplum tarafından kadına verilen rol ile ilgilidir.