Şehirde ablasının evinde evlendik.
Bir hafta sonra eşimin köyüne döndük. Bizim köye hiç benzemiyordu. Meğer bu köyde başlık parası varmış. Başta istemesede bu durum hoşuna gitti, bedava bir gelin sahibi oldu. Kaynanam beni kabullendi. Kaynanamla yaşamaya başladım.
Babam beni evlatlıktan reddetti. Kaynanam yıllarca uğraştı, barıştırmak elini öptürmek istesede asla kabul etmedi. Annem ve kızkardeşlerimle görüşürüm ama asla baba evine giremem.
_Kızım dedi kaynanam, «artık bundan sonra sen benim kızımsın, bende senin annen bunu böyle bil.» Sert otoriter bir yapıya sahipti. Evde kuralları o koyuyor herkes uymak zorunda kalıyordu. Eşim annesinin lafından asla çıkmıyordu. Genelde yazın eşim çalışmaya gidiyor ben aylarca Kaynanamla yalnız kalıyordum. Giderken anamın lafından çıkma diye sıkı sıkı tembih ediyordu bu beni deli ediyordu.
Ben aslında her işi bildiğimi sanıyordum ama evlenince hiç bir şey bilmediğimi fark ettim. Babam hiç evde durmaz dışardan yer içer. Bizde öyle öğün falan yok acıkan ekmeğin arasına çökelek, peynir, reçel ne bulursa yerdi. Gece geç saatlere kadar ablalarımla radyoyu açar halı dokur sonra öğlene kadar yatardık. Annem pek evde durmaz o komşu senin bu komşu benim gezerdi. Evin işini üstünkörü ablalarım yarım saattte bitirir tekrar halıya otururduk. Ben hiç ev işi yapmazdım.
Bir hafta kaynanam ağzını açmadı sonra :
«_Kızım bak bu saatte kalkılmaz. Evin bereketi kaçar. Sabah namazı kılıp işleri kuşluk vaktine kadar bitirip birde kuşluk namazı kılınsa ne güzel olur» dedi. Ben namaz kılmayı bilmiyorum anne dedim. Ben sana öğretirim dedi.
Her sabah erkenden kalkıp saat ona, en geç onbire bitiriyorduk. Bu köyde halı dokuma işi yoktu. Çok bağ bahçede yoktu evin ihtiyacı kadar ekip dikiyorduk.