Necmi Yapıcı: "Üç beş yapım şirketi, üç beş kast ajansı ve üç beş kast direktörü arasında dönen dizi ve film sektöründe kendimize yer bulmak çok zorlaştı. Dizilerde, sinema filmlerinde, dijital platformlarda, reklamlarda ve hatta reklam dublajlarında bile bu aynı oyuncular kullanılıyor. Bu oyuncular bir dizi bitiyor ertesi hafta başka dizde başlıyor. Binlerce oyuncu bunlara sadece uzaktan bakıyor. Dönen dolaplar kulağımıza geliyor. Mesela başrolü istiyorsan bu dört oyuncuyu da yanında almak zorundasın gibi... Sektör bu 3-5 kişi arasında dönüyor."
Nedim Saban: "Ekmek aslanın değil, Ayşe Barım'ın ağzında. Televizyon piyasasına girmek isteyen gençlere, tekelleşmeyi dilim döndüğünce anlatıyorum. Reddedilme olasılıklarında durumu kişiselleştirmemeleri gerektiğini, işin yetenek ya da donanımla hiç ilgisi olmadığını anlatıyorum. Ancak beni asıl kaygılandıran Ayşe Barım tarifesinin son yıllarda ağzının tiyatrodan da sulanması. Küçümsedikleri sanatımız birden değerli oluverdi, bilet fiyatları tavan yaptı."
Melisa Sözen: "Bu sektörde kimse tekelleşme problemi olmadığını söyleyemez. Yapımcılara aynı isimlerin dayatıldığı, kimi oyuncular için 'onu oynatırsan o zaman bizden bu ismi alamazsın' tehditlerinin yapıldığı bir düzen kabul edilemez. Bu güç oyunları sadece projeleri değil, oyuncuların kariyerlerini yönetirken onları kendine muhtaç etmeyi de içeriyor. 20'li yaşlarında 'Artık anne oynamaya hazırlan' diyerek psikolojik olarak güçsüzleştirilmeyi de, 'Şu yapımcı senin enerjini beğenmiyor, ben olmasam bu işi alamazdın' gibi cümleler kurarak özgüven parçalayıp kendine muhtaç etmeyi de içeriyor. Artık herkesin şapkasını önüne koyarak bu sektördeki tekelleşmeyi de zorbalığı da kabullenmesi ve sorunu çözmeye odaklanması lazım."