“Sayın başsavcım, sizi fevkalade ciddi bir vakıa hakkında bilgilendirmenin onurunu taşıyorum. Madam Monnier‘ın evinde kilitli bir kadın hakkında konuşuyorum, neredeyse açlıktan ölecek, son yirmi beş yıldır kendi pisliğinde, çürümüş çöplerin içinde yaşıyor.”
Polis olayı duyunca şoka uğradı. Çünkü Madam Monnier paris yüksek sosyetesinin numune kadınlarından biriydi, aristokrat bir aileden geliyordu, cemiyet içerisinde birçok ödül almıştı. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bir grup memur eve baskın yaptı, malikaneyi aradı ve şok edici görüntüyü ortaya çıkardı. Üst katta gizli bir oda vardı. Camların önü tahtayla kapatılmış, oda karartılmış, içeriyi kötü bir koku kaplamıştı. Pencereler manivela ile açıldığında, polisleri bir sürpriz bekliyordu. Dışkı ve yiyecek artıklarıyla kaplı yatakta öylece sinmiş, bir deri bir kemik kalmış Blanche Monnier… Bir yüzyılın çeyreği boyunca hapis tutulmuş; bu süre zarfında ne gün ışığı ne de ailesinden başka herhangi bir insanı görebilmiş bir kadın…