Ailemi kurtarabilmek için kendinden çok büyük, zengin bir adamla evlendiğim gün, kendi düğünümde ağladım. Misafirler bunu “duygusallık” sandı; oysa ben cenaze törenindeymişim gibi hissediyordum.
Yirmi altı yaşındayım. Bir zamanlar aşk evliliği hayali kurardım; sade bir elbise, küçük bir kilise, mutluluktan akan gözyaşları… Bunun yerine küçük kardeşim kolumda, koridorda yürüdüm. Yüzümden akan yaşlar fısıltılara sebep oldu. Çünkü beni sunağın ucunda bekleyen, yıllarca sevdiğim çocuk değildi. Altmış dört yaşında, dul, dokunulmaz derecede zengin bir adamdı.
Babam batmıştı. Banka kapıya dayanmıştı. Evimiz birkaç saat içinde haczedilecekti. O sırada adam çıkageldi ve soğuk, hesaplı bir teklif sundu:
“Benimle evlenirsen her şeyi kurtarırım.”
İlk anda şaka sandım. Ta ki babamın gözlerindeki çaresizliği görene kadar. Üç işte çalışan kardeşlerimin yorgunluğunu, annemin titreyen ellerini… Herkesin gözünde aynı sessiz yalvarış vardı.
Ve ben “evet” dedim.
Sevmediğim bir adama evet.
Evlilik kisvesi altında bir sözleşmeye evet.
Ailemin hayatta kalması için kendi hayatımı kurban etmeye evet.
Tek bir şartım oldu: karşılıklı saygı ve dürüstlük.
Düğün çok güzeldi, herkes öyle dedi. Ben ise sadece keder hissettim. Adam kibar, mesafeli, neredeyse mekanikti. Bana gereğinden fazla dokunmadı, nazikti… ama bu naziklik kalbimi daha çok kırdı.
Otel süitindeydik. “Hayatımıza başlayacağız” denen geceydi. Nefesim daralıyordu.
“Seni asla zorlamayacağım,” dedi yumuşak bir sesle. “Senin hızında gideceğiz.”
Başımı salladım, ona inanıp inanmadığımı bile bilmeden.
Üstümü değiştirmek için banyoya gittim. Geri döndüğümde pencerenin önünde durmuş, şehir ışıklarına bakıyor, dağılmamaya çalışıyordum.
Kapı açıldı.
Döndüm.
Ve neredeyse yere yığılıyordum.
Orada duran adam… evlendiğim o soğuk, mesafeli adam değildi.
Yüzü kıpkırmızıydı, gözleri şişmiş, yanakları ıslaktı. Açıkça ağlıyordu.
Sesi titreyerek konuştu:
“Bu gece sana itiraf etmem gereken bir şey var…”
Ayaklarımın altındaki dünya kaydı. Bir adım geri çekildim, korkuyla karışık bir merak içimi sardı.
“Ne… neyi itiraf edeceksin?” diye fısıldadım.g'rsele ilerlyn devamı sonrki syfada..
Deprem Son Dakika
Bacak ağrısı, romatizma,
İşte İmamoğlu'nun duruşmada hakime gösterdiği o belge!