1929 dünya Kapitalist Bunalımının acısını en fazla çeken ülkelerden biri, tek ürün olan şekeri satan ve ekonomik bağımlılık altında olan Küba oldu. Bu bunalım, halk muhalefetini hızlandırdı. 1933’te, öğrenci ve işçilerin birlikte gerçekleştirdikleri ulusal bir halk ayaklanması sonucunda yönetim devrildi ve koalisyon hükümeti oluşturuldu.
19401945 arasında, işçi
sınıfının baskısıyla ve uluslararası konjonktürün de yardımıyla görece daha
demokratik bir dönem yaşandı. 1952’de Batista,
Fidel Castro’nun da üyesi olduğu ve devrimcilerin içinde yer aldığı
Ortodoks Partinin, mutlak gözüyle bakılan seçim zaferini engellemek üzere, bir
darbe ile iktidara geldi.
Fidel Castro, siyasî
çalışmalarını öğrenci hareketi ve Ortodokslar arasında sürdürüyordu. 1952’de Havana Yüksek Mahkemesi’ne, anayasayı ihlâl ettiği için Batista’nın
cezalandırılmasını isteyen bir dilekçe verdi. 26 Temmuz 1953’de, Ortodoks
Gençlik içinde yer alan ve Fidel’in birlikte mücadele ettiği hareket grubunca
Moncada Kışlası baskını planlandı. Fakat
baskın başarılı olmadı, pek çok insan öldürüldü. Fidel, 17 kişiyle Maestra
Dağlarına çekilmek istediyse de başaramadı ve yakalandı. Bu süreç devrime giden
yolu başlatarak devrim sürecini hızlandırdı.