Şimdi daha yakın bir tarihe, gizemli notun masanın üzerine bırakıldığı ana geçelim.
Alice yakın arkadaşının alışılmadık bir hızla yemeği bırakıp gittiğini görmüştü. Kaşlarını kaldırdı ama o an bu konuda pek bir şey düşünmedi. Yaşlı kadın hesabı ödememişti ama Alice onun ertesi gün yeniden geleceğini biliyordu.
'Acelesi olmalı. Sorun yok,' diye düşündü Alice.
Ancak sonra masanın üzerine bırakılmış o esrarengiz notu gördü..HABERİN DEVAMI İÇİN GÖRSELLERE TIKLAYINIZ
Notta şunlar yazıyordu...
"Sevgili Alice, Buraya yıllardır geliyorum ve burada kendimi hep evimde gibi hissettim. Masama ilk geldiğin günü o kadar iyi hatırlıyorum ki. İçten gülüşün, bağlılığın ve yardımseverliğin benim her gün dik durmamı sağladı. Ben yaşlıyım ama senin sayende yeniden genç hissediyorum.
Bu yüzden sana özel bir hediyem var. Üniversite masraflarını karşılamak için çok çalıştığını biliyorum. Sana bu konuda yardımcı olmak istiyorum bu yüzden sana küçük bir hediye bıraktım!"
Ancak bu tatlı mesaj sıradan bir kağıdın üzerine yazılmamıştı...
Hediye bu not değil, üzerine notun yazılmış olduğu kağıt parçasıydı. Sıradan bir beyaz kağıt değildi bu, eski ve süslü görünümlü bir çekti.
Çekin alt kısmında 'Alice Johnson, şimdiye kadar tanıdığım en tatlı garson' adına yazılmış bir miktar para vardı.
Bu sıradan bir miktar da değildi üstelik. Çekin tutarı en az 4000 dolardı, en altta küçük bir not daha vardı:
"Not: Bunu müdürüne gösterme çünkü o hınzır adam her şeye kendisi sahip olmak istiyor."
Derken, müdür çıkageldi, yüzünden düşen bin parçaydı…
Yaşlı kadın hesabı neden ödemedi? Sokak kameralarından onun otobüse bindiğini gördüm."
"Bayan Edmington yanına cüzdanını almamış ama yarın gelip hesabı ödeyecek. Her zaman yaptığı gibi," diye cevap verdi Alice.
"BİZ BÖYLE ŞEYLER YAPMIYORUZ! Bu kadının yarın tekrar geleceğine nasıl emin olabiliriz? Onu burada daha önce hiç görmedim, müşterilerin hayrına çalışmıyoruz."
Alice içinden derin bir nefes çekti. Paragöz ve bencil müdürünün müşterilere güvenmemesi bir yana, Emma gibi müdavim bir müşteriyi hatırlayamaması da gerçekten çok üzücüydü.
"O ELİNDEKİ NE?" diye sordu müdür yüksek ve sert bir ses tonuyla...