18 yaşındayım ve bir erkeğim.

Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde, liselerin düzenlediği mezuniyet geceleri gençler için ışıltılı bir hayalin simgesidir.
Ancak İstanbul’da bir devlet lisesinde okuyan Emre için bu gece, eğlenceden çok daha fazlasıydı.

Bu gece, Emre’nin hayatında kim olduğunu ve neye değer verdiğini ilk kez açıkça ortaya koyduğu bir dönüm noktası olacaktı.

Yıllarca arkadaşlarının acımasız bakışlarına ve alaylarına sessizce katlanan Emre, kendisi için her şeyini feda etmiş olan kadına — okulun temizlik görevlisi olan büyükannesi Dürdane’ye yöneltilen önyargıyla yüzleşmek zorunda kaldı.

Onu mezuniyet gecesine davet etmesi, küçümseme ve kahkahalarla karşılandı.
Ama bu kez Emre susmadı.

Emre’nin hayatı eksik başlamıştı.

Annesi Lina, onu dünyaya getirdikten yalnızca birkaç gün sonra hayatını kaybetmişti.
Babası ise hiç yoktu. Ne bir yüz, ne bir ses, ne de bir hikâye…

O boşluğu dolduran tek kişi, 52 yaşındaki büyükannesi Dürdane oldu.

Emre’nin her şeyi oydu.

Onları geçindirebilmek için Emre’nin okuduğu İstanbul’daki lisede gece vardiyasında temizlik görevlisi olarak çalışıyordu.
Koridorları, sınıfları, tuvaletleri… Kimsenin fark etmediği ama herkesin kullandığı alanları.

Maaşı azdı, imkânları sınırlıydı.
Ama Emre’ye dünyayı hep “geniş ve mümkün” hissettiren bir kadındı.

İkinci el kitaplar, eskimiş ayakkabılar ve mütevazı bir ev…
Ama koşulsuz sevgi, güven ve istikrar hiç eksik olmadı.

Sessizlikle Gelen Güç
Emre, büyükannesini her şeyden çok korurdu.

Okulda maruz kaldığı hakaretleri ona asla anlatmadı.

Bazı öğrenciler arkasından fısıldar,
“Paspasçı torunu” der,
çamaşır suyu kokusuyla ilgili aşağılayıcı şakalar yaparlardı.

Bazen dolabının önüne bilerek dökülmüş meyve suyu bulurdu.
Üzerinde alaycı notlar olurdu.

Büyükannesinin onurlu emeğinden utanıldığı düşüncesi Emre için dayanılmazdı.
Bu yüzden sessiz kaldı.

Eve döndüğünde onu güldürür, ev işlerine yardım ederdi.
Okulun koca binasını temizlemekten yorgun düşmüş büyükannesine destek olurdu.

Seda
Emre’nin okulda nefes alabildiği tek kişi Seda’ydı.

Zeki, kendine güvenen bir kızdı.
Dışarıdan bakıldığında rahat bir hayatı var gibi görünse de, yokluğu iyi bilirdi.

Annesi iki vardiya çalışan bir hemşireydi.
Eski bir arabaları vardı; çoğu zaman toplu taşımaya mahkûmdular.

Seda; kantin tostuyla evden getirilen sandviç arasındaki farkı,
parayı idare etmenin ne demek olduğunu bilirdi.

Onları birleştiren şey buydu.

Bir gün Seda, okul kantininde Dürdane’yle tanışmış ve gülümseyerek şöyle demişti:

“Doymuş olsan bile bir tabak daha koyan insanlara benziyorsunuz.”

Mezuniyet Gecesi Yaklaşırken
Mezuniyet gecesi yaklaştıkça söylentiler arttı.

Herkes Emre’nin Seda’yı davet edeceğini düşünüyordu.
Ama Emre kaçamak cevaplar verdi.

“Aklımda biri var,” dedi bir gün.
“Benim için çok önemli.”

Seda’nın kırıldığını fark etti.
Ama kararından emindi.

O Gece
Mezuniyet gecesi, Dürdane eski çiçekli elbisesini elinde tutarken kararsızdı.

“Belki gelmesem daha iyi olur,” dedi.
“Sen utanırsın.”

Emre kararlıydı.

“Büyükanne, beni asla utandırmazsın.
Orada olmanı istiyorum.”

Küçük küpelerini takmasına yardım etti.
Ceketini düzeltirken ona sarıldı.

Dans ve Alay
Süslenen okul salonu dolup taşmıştı.

Emre ve Seda sohbet ederken, Seda yine sordu:

“Baloya kiminle geldin?”

Emre, salonun kenarında duran Dürdane’ye baktı.

“O burada. Sana söylemiştim.”

Ve büyükannesinin yanına yürüdü.

“Benimle dans eder misin?”

Dürdane tereddüt etti.
“Dans etmeyi unuttum ben…”

Ama Emre elini tuttu.

Piste çıktıkları anda kahkahalar yükseldi.

“Şuna bak!”
“Temizlikçiyle dans ediyor!”
“Ne kadar acınası!”

Dürdane gerildi.

“Canım… eve gideyim. Buna gerek yok.”

Mikrofon
O anda Emre’nin içinde bir şey netleşti.

Bu öfke değildi.
Bu doğru olanı yapma zorunluluğuydu.

“Hayır,” dedi.
“Gitme.”

DJ kabinine yürüdü.
Müziği kapattı.

Salon sessizliğe gömüldü.

Mikrofonu aldı.

“Gülmeden önce…
bu kadının kim olduğunu bilmenizi istiyorum.”

“Bu benim büyükannem Dürdane.
Beni tek başına büyüttü.
Siz temiz sınıflarda okuyun diye
geceleri bu okulu temizledi.”

“Tanıdığım en güçlü insan odur.”

Gözleri, bir zamanlar soyunma odasında sorun yaşayıp Dürdane’nin sessizce yardım ettiği Ahmet’e kaydı.

“Eğer onunla dans etmem beni küçük düşürüyorsa…
o zaman asıl üzülmem gereken sizsiniz.”

Reklamlar